Tâli tesirler

Tâli tesirler; kâinata (Madde kâinatı) giren iki ana tesirin (“tekâmül değerleri” ve “esasî değerler” ya da esasî tesirler denilen iki tesir grubunun), yani aslî tesirlerin ‘varlık’larda ve ‘madde’lerde bazı işlemlerden geçtikten sonra değişmeleriyle ortaya çıkan, varlıklardan ve maddelerden bu mahiyeti değişmiş halleriyle dışarı aktarılan tesirlerdir. (63, 64, 65, 80, 44)

Tâli tesirlerin iki türü

Tâli tesirler; varlıklardan dışarı aktarılan (yani varlıkların tesirleri) ve maddelerden dışarı aktarılan (maddelerden yayı nlanan) tesirler olmak üzere iki grupta ele alınır:

1- Bu gruptaki tesirler, Aslî Prensibin icapları (Aslî icap) dahilinde kâinat dışından gelen ilk ana tesirler (aslî tesirler) gibi doğrudan doğruya dışarıdan gelmeyip, kâinat içindeki belirli safhalarda bulunan bedenler, yani varlıklar tarafından beden haricine aktarılan tesirlerdir. (64-65) Esasında yine aslî kaynaklardan gelmiş olan bu tesirler, herhangi bir beden tarafından kullanıldıktan sonra, asıl değerini kaybedip bir hayli “farklaşmış” (farklılaşmış) ve aslına nazaran “kalitesi düşmüş” olarak beden dışına yansımışlardır. (65) Yani bunlar, aslî tesirlerin varlıklardan ve bedenlerden (yani bir varlık bedenliyse bedeninden de) geçtikten sonra, değişmiş olarak dışarı aktarılan hâlleridir. (80, 65) Daha doğrusu bunlar, “varlıkların manyetik alanları”dır. (80) Manyetik alan

Üstteki “düşük kalite” ifadesini küçümsememek gerekir; çünkü Aslî Prensibin hiçbir icabının tezahüründe küçüklük-büyüklük diye bir şey yoktur. (65) Buradaki düşük kalite ifadesinin işaret ettiği mânâ, tesirlerin yürüyecekleri ortam ve hedeflere ayarlanmış olmasıdır; bu ayarlanmanın nedeni de basit bir ‘madde kombinezonu’na yüksek bir tesirin gönderilmesinin caiz (uygun, yerinde, doğru) olmayışıdır. (65) Aynı şekilde çok kompleks madde kombinezonlarına da hafif tesirler fayda vermez. (65) Bütün bunlar, icapların yürüttüğü teknik mekanizmalarla ayarlanmıştır. (65) İnsanların birbirlerine yaptıkları tesirler arasında bu gruptaki tesirlerin örneklerini görmek kolaydır. (65)

2- Bu derecedeki ya da gruptaki tesirler ise miktarca kabalaşmış değerlerdir. (65) Bunlar esasî tesirlerin (aslî tesirlerden maddeye ait olanlarının) bir madde kombinezonunda kullanıldıktan sonra, değişmiş hâlleri olarak depo edilen ve lüzumunda otomatik faaliyetlerde kullanılan kaba tesirlerdir. (65, 44) Mesela bir maddi sistem dahilinde veya bir beden içinde otomatik faaliyetlerin yapılması, bu “depo tesirler”in kullanılması suretiyle olur. (65)

“Maddelerin manyetik alanları” ise bu tesirlerin kapsamına girer. (65) İlk hidrojen atomunu meydana getirdikten, bu oluşum (teşekkül) içinde kullanıldıktan sonra, bu oluşumun ortasındaki aslî tesir, mahiyeti değişmiş ve aslî durumunu kaybetmiş olarak o maddeden dışarı yayınlanmaya başlar ki, buna o cismin ‘manyetik alan’ı denir. (44)

Maddeye varlık olma öncesi ve sonrasında gelen tesirler

İlk hidrojen atomu’nun bünyesi, varlık hâline gelinceye kadar yalnızca aslî tesirlerin hâkimiyeti altında inkişafına devam eder, tâli tesirler sözkonusu değildir; atoma doğrudan doğruya aslî tesirler iner. (45, 46, 51) İlk hidrojen atomunun teşekkül etmesinden (şekillenmesinden, oluşmasından) ilk varlık hâli meydana gelinceye kadar atomun bünyesine hâkim olan tesir, aslî tesirin esasî tesir denilen kısımlarıdır. (45, 43, 64, 41) Atoma inen aslî tesirde bir de, ruhlara ait olan, “tekâmül değerleri” denilen kısımlar vardır. (45, 43, 41) Aslî tesirler ‘Ünite’den süzülen ve maddeler ile ruhlara ait tesirlerdir. (51) Yani bu atoma inen aslî tesirde bir, atomun bünyesine ait maddi cephe; bir de ruha ait olarak gelen ruhî cephe vardır; daha açık bir deyişle, ilk hidrojen atomuna varlık hâline gelinceye kadar aslî tesirlerin, ruhlara ait olan “tekâmül değerleri” denilen kısımları ile maddelere ait olan “esasî değerler” (esasî tesirler) denilen kısımları gelir. (45)

Atomun bünyesine tâli tesirler denilen, kâinattaki varlıklara ait tesirler müdahale edemez; bu, tümüyle esasî tesirlerin hakimiyeti altındadır. (46) Ancak maddelerin varlık kademesine (Varlık safhası) kadar inkişafları sağlandıktan sonra, o andan (maddenin varlık hâline gelmesinden) itibaren doğrudan doğruya esasî tesirler gelmez; varlığın tâbi olduğu ruhtan, daha doğrusu aslî tesirin ruha ait olan kısmından tesirler (tekâmül değerleri) gelmeye devam eder ve kâinattaki çeşitli tekâmül kademelerindeki varlıklardan tesirler gelmeye başlar ki, bu sonuncuya tâli tesirler denir. (46) Kısaca varlık kademesine gelindiği ya da varlıklar kurulduğu anda, o maddelere daha önce gelmekte olan aslî tesirin maddelere ait esasî tesirler kısmı, yerini tâli tesirler denilen, üstten ve yanlardan gelen tesirlere terk eder ve aslî tesirin o maddelere zaten gelmekte olan “tekâmül değerleri” denilen kısmı, yani Aslî Prensibin ruhlara ait kudretleri gelmeye yine devam eder. (80, 45, 53, 116)

Sınavların, eprövlerin, deneyim ve gözlemlerin tâli tesirlerle başlaması

Meydana gelen bir varlık, kâinatın sonuna kadar sürecek tekâmülüne, Ünite’nin kontrolüne tâbi ‘organizasyon’lardaki vazifelilerden veya onların kullandıkları çeşitli kademelerdeki varlıklardan gelen tâli tesirlerle devam eder. (53) Bu tâli tesirlerin başlamasıyla sınavlar, eprövler, deneyimler ve gözlemler de başlamış olur ve böylece, meydana gelen varlıkların hizmet ettikleri ruhlar yepyeni, daha hızlı bir tekâmül sistemine girmiş bulunurlar. (53) Bu safhadan itibaren maddeler (varlık safhası na gelmiş maddeler); artık birer varlık hâlinde, tâbi bulundukları ruhların hâkimiyetleri ve tâli tesirlerin yardımları altında, o ruhların her hâl ve durumlarına tâbi ve tercüman olarak ve onları kâinatta (Madde kâinatı) ifadelendirerek inkişaf edeceklerdir. (53)

Tâli tesirler de başıboş değildir (aslî tesirler gibi onlar da başıboş değildir), ruhların ferdî ve mâşerî tekâmül ihtiyaçlarına göre Ünite’nin tayin ve takdiri gereğince, yönlerinde en küçük bir sapma bile olmaksızın tam zamanında, lüzumu kadar ve ayarlı olarak hedeflerine ulaşırlar. (80) Bu tesirler; çoğu kez aralarında binlerce çatışma, çarpışma, çekişme ve bozuşma gibi ahenksizlik ve bozgunculuk manzarası gösterirlerse de, bu hâl zâhirî (görünürdeki) bir görünüştür: Hakikatte bütün bunlar tekâmül zaruretlerini yerine getirmek için meydana gelen tertip ve mekanizmaların teknik icapları ve insanları aldatıcı zıt görünüşleridir. (80)

Vazifelilerden gelen tâli tesirlerle elementlerden cisimler meydana getirilmesi

Hidrojen atomunun çeşitli ‘elementler’inden sonsuz kombinezonların kurulması, sayısız cisimlerin meydana getirilmesi, bu cisimlerin sonsuz varyeteler içinde bir araya getirilmesi ve dağıtılması suretiyle cisimlerin, madde kompozisyonları nın, bedenlerin, dünyaları dolduran türlü maddelerin ve nihayet dünyalar ve sistemlerin kurulması gibi bütün bu faaliyetler, Ünite’den süzülen aslî tesirlerin ışığı altında, her kademede bulunan vazifeli varlıkların gönderdikleri sayısız tâli tesirlerle yapılır. (46) Atomun bünyesine tâli tesirler müdahale edemez; o, tümüyle esasî tesirlerin hakimiyeti altındadır. (46) Buna karşılık atom elementlerinin her türlü kompozisyonları vazifelilerden gelen tâli tesirler ile –bulundukları tekâmül derecelerine göre büyük veya küçük çapta– kurulup dağıtılır. (46)

İnsanlarca “cisimler” diye tanınmış olan atom kompozisyonları ve kombinezonlarına –daima Ünite’nin yüksek kontrolü altında– vazifeli varlıklardan tâli tesirler gelir ve bunlar bu cisimlerde çeşitli formasyon, transformasyon ve deformasyonlar meydana getirirler. (45) Dolayısıyla bu kompozisyonlara artık atomlara olduğu gibi doğrudan doğruya esasî tesirler inmezler; onların yerine tâli tesirler geçerli olur. (45) Bununla birlikte, bunlar doğal olarak, daima aslî tesirlerin kontrolü altındadır. (45)

Manyetik alanlar yoluyla tesir alışverişleri, metapsişik fenomenlerin bu yolla yaratılıyor olması ve dünyaların yönetiminin bu yolla yapılması

Bir ‘ruh’, ‘madde’leri kendisinin kâinattaki temsilcisi olan varlığı vasıtasıyla maddelerin ‘manyetik alan’larına tesir ederek kullanır. (48) Maddelerin ve ‘varlık’ların birbirlerine tesir etmeleri bu manyetik alanlarının birbiriyle temasları sonucunda yapmış oldukları alışverişler sayesinde mümkün olur; yani maddelerin birbirleriyle ve varlıklarla olan bütün ilişkileri bu manyetik alanlar vasıtasıyla sağlanır. (47, 65- 66) Örneğin, bir “a” varlığı, “b” maddesinin bünyesinde bazı değişmeler ve tezahürler elde etmek istiyorsa, kendi tesirlerini içeren manyetik alanını o maddenin manyetik alanıyla temas ettirir; “b” maddesinin manyetik alanından maddenin bünyesine geçen bu tesirler, böylece, “a” varlığı tarafından belirlenmiş derece, yön, şekil ve dozlara göre, istenilen hareket ve sonuçların o madde üzerinde meydana gelmesine neden olurlar. (66)

Bir manyetizmacının, insanı manyetize etmesi yine aynı yoldan olur. (66) Yani kendi bedeninin manyetik alanı ile süjenin manyetik alanını temasa geçirmek suretiyle ona tesir eder. (66) Yine bir spiritizma celsesinde insanların ektoplazma dedikleri materyalizasyon olayları da, bedensiz varlıkların manyetik alanlarının medyomun manyetik alanı ile temasları sonucunda meydana gelir. (66) Fiziksel medyomların (Fiziksel medyomluk) meydana getirdikleri diğer fenomenler de aynı şekilde, hep bu mekanizmayla olur. (66) Yani bütün bunlar, manyetik alanlar üzerine yapılan ‘tesirler’le, o alanların bağlı bulundukları madde kombinezonlarında çeşitli transformasyonların meydana getirilmesi suretiyle olur. (66)

Bir ‘güneş sistemi’ndeki herhangi bir kürede meydana gelecek değişiklikler de, o kürenin manyetik alanına yapılacak tesirlerle mümkün olur. (296) Yani bir kürede icap eden sayısız değişmeler; o kürenin manyetik alanına, sistemin güneşinden veya başka bir yerden gelecek tesirlerle meydana gelir ki, bu tesirler de ‘vazife plânı’nın o sistemde vazifelenmiş bulunan varlıkları tarafından direkt veya endirekt olarak gönderilir. (296) Mesela yeryüzünde bir depremin, bir volkanik püskürmenin, bir tufanın ortaya çıkması gibi büyük tabiat olaylarının meydana getirilmesi, Dünya’nın manyetik alanına vazifeliler tarafından gönderilen tesirlerle sağlanır. (66) 

Tabiat Tesirlerin maddelere akışı: Öncü tesir, güdücü tesir ve dirijan tesir denilen tâli tesirler

Bir tesirin bir maddeden bir maddeye gelmesi demek, o tesiri “verici madde”nin manyetik alanından alıcı maddenin manyetik alanına çok ince bazı partiküllerin, yani pek yüksek hareketleri haiz (hareketleri taşıyan, hareketlere sahip) değerlerin aktarılması demektir. (80) Bu aktarım her iki tarafın da katılımıyla olur: Tesiri alacak maddenin veya varlığın ihtiyacına cevap verme kudret ve liyakatinde bulunan verici varlığın manyetik alanından bir tesirin kalkmasına karşılık, alıcı madde veya varlık da kendisine ulaşması istenilen bu tesiri –kendi manyetik alanından bir parçasını uzatmak suretiyle– adeta davet eder gibi bir vaziyet alır, daha doğrusu davet edici tesirler göndermeye başlar ki, bunlara ‘öncü tesir’ denir. (80-81) Bir varlıktan bir maddeye veya bir başka varlığa bir tesirin gelmesi olayında, verici varlığın manyetik alanından kalkan ilk tâli tesire, ulaşacağı hedefin yönünü göstermek üzere refakat eden, daha üst idrakli bir kaynaktan gelen bir diğer tâli tesire ‘güdücü tesir’ denir. (81, 82) ‘Dirijan tesir’ ise ilk tesirle beraber gelen bu güdücü tesirden de başka, daha yüksek idrakli, vazifeli kaynaklardan çıkıp, bu kafileye refakat eden, ilk tesire hedefi bulduran, onu yoldaki saldırgan (mütecaviz) parazit tesirlerden koruyan ve gerekirse bu bozucu tesirleri ortadan kaldıran, daha kudretli, sevk edici tesirdir. (81, 82)

Organizmalara yukarıdan, yanlardan, aşağılardan gelen tesirler ve bazı hastalıklar

Bedendeki tesirler, bedeni idare eden varlığın kontrolü altında ve yüksek tekâmül icaplarına göre bedenin bütün fiziksel, fizyolojik, biyolojik ve ruhî fonksiyonlarını yerine getirirler; burada hiçbir şey zerre kadar aksamaz. (91) Bu tesirlerin fonksiyonları, kâinatın genel fonksiyonundan ayrı değildir; onun büyük ahengi (Kâinat ahengi) içinde cereyan eder ve o ahengin dışına çıkamazlar. (91)

Bir insanı teşkil ve idare eden varlığın da o insan bedeniyle, karşılıklı bir organizatör-organizma durumu vardır. (78) Her organizmaya yukarıdan, yanlardan, aşağılardan bir sürü tâli ve yan tesirler de gelir: Bu tesirler içinde, hem o organizasyonun vazifesini kolaylaştırıcı müspet tesirler vardır, hem de onun güçlenmesi, ‘görgü ve tecrübe’lerinin artması, ‘inkişaf’ ve ‘tekâmül’ etmesi için, aksine sarsıcı, bozucu ve hatta yıkıcı menfî tesirler vardır ki, bunlar o organizmanın sınav (Sınavlar), deneyim ve ‘gözlem’ tatbikatlarının meydana gelmelerine neden olurlar. (78) Bütün bu tâli tesirler o organizmanın yetişmesi için idrakli veya otomatik olarak çalışan bir sürü, vazifeli varlıktan gelir. (78) Yüksek kâinat mekanizmasına bağlı bu vazifeliler, varlıkların, beden hayatlarındaki vazifelerinde başarı kazanmalarını sağlayacak cehit ve gayretleri göstermelerine zemin hazırlamak için, –tekâmül malzemeleri olarak– gerektiğinde şartlarını ağırlaştırıcı, güçleştirici ve bazen de imkânsızlaştırıcı bir sürü olayı önlerine sürerler. (78) Olaylar

Yukarılardan alınan tesirlerin her biri, bir yükseltici değeri içerir. (83) Maddeler, bu yüksek değerleri ala ala, üst plânın daha zengin değerli maddeleriyle ve tesirleriyle sempatize olabilecek durumlara gelirler ki, günün birinde de, bir üst kademedeki kombinezonlara kayarak, onlarla aynı plânda, yani üst plânda tesirleşmelere başlarlar. (83) Bu suretle, o madde bir üst kademedeki madde kombinezonlarına geçerek, bir kademe daha yükselmiş olur ve inkişaf da böylece devam eder gider. (83) Aksine, eğer aşağıdan gelecek tesirler fazla olur ve üstten de lüzumlu derecede tesirler alınmazsa bu defa iş tersine döner: (83) Yani alttan gelecek tesirler nispeten basit olduklarından, o maddenin kendilerine nazaran kompleks kalan bünyesindeki bütün hareketleri besleyecek durumda bulunmazlar. (83) Eğer bunlar yukarıdan da beslenmezlerse, yavaş yavaş o hareketlerin bir kısmı silinmeye başlar; o madde artık, bulunduğu kademedeki diğer kombinezonlarla (Madde kombinezonu) dahi alışveriş yapamaz hale gelir ve ancak kendisi ile sempatize olabilen bir alt kademenin maddeleri arasına karışmış olur ki, bu da onun gerilemesi, kıymetlerinin silinmesi demektir. (83) Hareket kompleksleri

Şu hâlde bir madde kombinezonunun, daha doğrusu bir organizmanın yükselmesi veya alçalması, ona gelecek üst veya alt tesirlerin nicelik ve niteliklerine bağlıdır ki, bu da; onu idare eden varlığın, ona gelecek tesirleri iyi ayarlayabilmesine, lüzumlu olanları organizması na davet edip, lüzumsuzları bertaraf edebilmesi (lüzumsuzları kendinden uzak tutabilmesi) hususundaki kudretine bağlıdır. (83) Yani bu işler onun sorumluluğu altındadır. (83)

Mesela bir organizmanın cüzlerine gelen milyarlarca tesiri eğer onun organizatörü, yani o bedeni idare eden varlı k, iyi ayarlayamaz ve bu yüzden bazı cüzlerin organizatörleri de, kendilerine tesirleri lüzumundan fazla davet ederlerse, o zaman bu organlara lüzumundan fazla tesirler akmaya başlar: (83) Bunun sonucu olarak da, o grupta, diğer gruplardaki cüzlere nazaran aşırı bir faaliyet görülmeye başlar. (83) Bu aşırı faaliyetler, gittikçe, o organın genel organizma nizamına karşı, aykırı hareketlerde bulunmasına neden olur ve bu hâl, sonunda o organın, organizmada hiçbir nizam tanımayan, âsi bir duruma gelmesine neden olur ki, böyle bir organa kanserleşmiş organ denir. (83, 84) Mu devresi. İnsanlar, bu hâl, kaba, iç organlarda olursa, organlara ilişkin hastalıklardan, ölümlerden söz ederler; sinir sistemine ait partiküller arasında görülürse, ruhî hastalıklardan veya şuur bozukluklarından söz ederler. (84) Bütün bunlar varlığın, bedenine gelecek tesirleri, çeşitli nedenlerle veya yüksek icapların tesiri altında, iyi ayarlayamamasının sonucudur ki, bu nedenlerin başında da, yine, o varlığın mukadderatıyla ilgili olan, yani kendi liyakat ve ihtiyaçlarını sonuçlandıran durumlar gelir. (84)

Aslî tesirler

Tesirler

Manyetik alan

Dirijan tesir

Öncü tesir

Güdücü tesir

Süzgeç mekanizmaları

Transformatör istasyonlar

Olaylar

Tabiat

Otomatizma

Kâinat ahengi

Düalite prensibi

Medyomluk